Tarih boyunca ; peşi sıra bilgi , teknik , kültür aktarımıyla yapı yapma işi oluşagelmiş.
“geleneksel” yapılarda bu birikimi görürüz.
Birbirine benzeşerek / eklenerek gelişimin oluştuğunu görürüz.
Her nasıl olduysa ,
yeni çağda ” herkesten farklı yepyeni bir tasarım olma gerekliliği ” ile “birbirine benzeyen ancak çok yönlü zenginliği olan bu geleneksel yapılar ” arasındaki söylem farkı benim dikkatimi çeken şey oldu.
Sanki arada bir kopuş olmuş gibiydi…
Yeni teknikleri öğrenmek , uygulamak , çok önemli derken ,
bu eski yapıların da bize ne söylediğini çok merak ediyordum.
Modern çağdan önceki yapılarda , anlam arayışının daha etkin olduğunu görüyor , eski eserlerin herkeste bıraktığı “hayranlık ” etkisinin bundan kaynaklandığını düşünüyordum.
Modern öncesi ve sonrası olarak bakışımda , bu iki biçimleniş, çok farklılıklar gösteriyor.
Binlerce yıldır aktarılarak oluşan bilgi birikimini modern yüzyıl nasıl kullandı ?
Kullanabildi mi?
Ülkemiz açısından büyük ölçüde sekteye uğradığı çok açık.
Bugüne dek gelmiş bu coğrafyanın tarihini düşünürsem ;
“yeni mimari karakterleri oluştur-a-bil-mek , çağı yakalamak için
unuttuklarımı hatırlamalı , bilgiyi / anlamı bulmalı , korumalı , yarına aktarmaya çalışmalıyım. 04.01.2018